"BAŞLANGIÇ NOKTAMIZ OKULLARIN TÜMÜYLE AÇILMASI"  

"BAŞLANGIÇ NOKTAMIZ OKULLARIN TÜMÜYLE AÇILMASI"

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, star.com.tr yazarı Halime Kökce'nin sorularını yanıtladı. Salgın süreci ve yüz yüze eğitimle ilgili açıklamalarda bulunan Bakan Selçuk, 15 Şubat'ta okulların açılmasıyla ilgili bir karar alındığını belirtti. Selçuk, yüz yüze eğitim için, masada çeşitli senaryoların olduğunu ifade ederek "Elbette senaryolar gereği daha küçük yaşların öncelenmesi ya da sınav gruplarının öncelenmesi, meslek lisesi stajlarının öncelenmesi gibi birçok değişkeni göz önünde bulundurarak hareket edeceğiz. Ama bizim başlangıç noktamız tümüyle açılması. Eğer ciddi bir sınırlılık ya da sıkıntı oluşursa o zaman da hangi sınırlar içerisinde yaparız ona bakacağız.' dedi.

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un star.com.tr yazarı Halime Kökçe ile yaptığı röportajın tamamı şöyle:  
 
Kestirmeden başlayalım isterim, öğrenciler, öğretmenler galiba da en çok veliler sizden müjdeli haber bekliyor; okullar ve eğitim kursları ne zaman açılacak?
Planlamalar elbette yapılıyor ve çok sayıda planlama yapılıyor, çünkü çok dinamik bir süreç yaşıyoruz ve bu sürecin gereği olarak da çok farklı senaryoları eş zamanlı olarak düşünmek zorundayız. Birçok bakanlığı ilgilendiren bir husus bu, birçok kurum ve kuruluş bu konuda veriye sahip ve bu verilerin bütünüyle değerlendirilmesi neticesinde ortaya bir karar süreci çıkıyor. Bundan dolayı da biz eğer bazı bilim insanlarının söylediği gibi vaka değil de hasta sayısı binin altına inerse, okulların açılması konusunda olumlu bakış var.
 
Bu durumda tatilden sonra açılır mı?
15 Şubat'a kadar daha süremiz var. Bu tedbirlerin sayesinde ve bu konuda aşının da desteğiyle, daha olumlu bir sürece doğru gidildiğini düşünüyorum. Ara tatilden sonraki dönem bütün eğitim kurumları için açma temennimiz var. Elbette sosyal medyada okullar açılmasın ve benzeri fikirler de oluşuyor. Ama bizim meseleye bakışımız tamamen bilimsel metodoloji içerisinde, çocuğun üstün yararını dikkate alan, pedagojik bir kaygısı olan ve ailelerin, özellikle annelerin içinde bulunduğu zor durumu da dikkate alıp bir an önce okulun kurumsal vazifesini yerine getirmesi gerektiğini düşünüyoruz.
 
Kademeli bir açılış mı planlıyorsunuz yoksa 15 Şubat itibariyle tüm sınıflar için mi?
Elbette senaryolar gereği daha küçük yaşların öncelenmesi ya da sınav gruplarının öncelenmesi, meslek lisesi stajlarının öncelenmesi gibi birçok değişkeni göz önünde bulundurarak hareket edeceğiz. Ama bizim başlangıç noktamız tümüyle açılması. Eğer ciddi bir sınırlılık ya da sıkıntı oluşursa o zaman da hangi sınırlar içerisinde yaparız ona bakacağız. Şu anda emin olun aklıma hiç açamadığımız 5, 6, 7'ler, işte 10, 11'ler gibi sınıflar geliyor. O çocukların gözlerime bakışını hiç unutamıyorum, Mart'tan beri hiç okul görmedik derken çok büyük bir hassasiyetle, çok büyük bir duygusal sükûnet ve saygı içerisinde içinde bulundukları büyük zorluğu nezaketle anlatmaya çalışıyorlar sağ olsunlar.
 
Gerçekten zor bir durum. Eski Maarif Nazırlarından Emrullah Efendi'nin iyi niyetli bir serzenişinin kamuoyu hafızasına yanlış bir şekilde yansıtılmasıyla günlük sohbetlere konu olan "Şu mektepler de olmasa Maarifi ne güzel idare ederdim" sözüne tırnak içinde latifeli bir dokunuş yapmak gerekirse bizim şu anda dediğimiz şey şu: "Şu okullar açılsa ne güzel idare ederiz eğitimi"
 
Bu konuda siz planlamalarınızı nasıl yapıyorsunuz, karar alma mekanizmalarınız...
Senaryo ne olursa olsun, durum ne olursa olsun her türlü tedbir noktasında görüşlerine başvurduğumuz bir akademik heyetimiz var; 20 kişinin üzerinde uzman, akademisyenden oluşan. Onun dışında bizim il müdürlerimizle, illerdeki temsilcilerimizle sıkı bir iletişimimiz var. Biz bu iletişimlerden hareketle adımlarımızı belirliyoruz. Ve netice itibariyle eğitimin kalitesi açısından, ülkedeki öğrenme açığının ileride oluşturabileceği telafi edilemez durumların önüne geçmek açısından geri bildirimleri sıkı takip ediyoruz.
 
SINAV TARİHLERİ VE MÜFREDAT DEĞİŞMİYOR
 
Bizde lise ve üniversiteye sınavla geçiş var. Salgından en çok zarar gören, kaygı düzeyi en yüksek öğrenci grubunu bunlar oluşturuyor. Bu gruplar için kolaylaştırıcı süreçler söz konusu olur mu, tarihin ötelenmesi, müfredatın hafifletilmesi gibi...
Sınav tarihlerini vakitte yapmayı tercih ederiz, zaten o şekilde ilan ettik. Ancak o tarih yaklaştığında salgının seyrine dair ortaya çıkan tablo yeniden değerlendirme yapmamızı gerektirebiliyor. Şimdiden, mesela Haziran ayının başında yapılacak LGS sınavını erteleyeceğiz diye bir şey söylememiz gerçekten mümkün değil. Çünkü Haziran'da ne olacağını hiç kimse kestiremiyor. Sınavlarla ilgili geçen sene bütün dünya, bütün ülkeler çok hazırlıksız yakalandılar. Yani önceki salgın tecrübeleri hiç dikkate alınmamış, ne eğitimin telafisine dair ne öğrencilerin erişimine dair hiçbir hazırlığın olmadığı bir dönem. O dönemde bizim EBA televizyonlarımız yoktu, EBA platformunun bu kadar yüksek kapasitesi yoktu. Salgının başında EBA üzerinden sadece 100 bin kişi civarında bir canlı ders kapasitesine sahiptik. Bunun ötesinde, destek merkezlerimiz yoktu, gezici araçlarımız yoktu, destek kaynaklarımız bunların hiç birisi yoktu, çünkü okul vardı. Ve bizim hazır olmadığımız bir dönemde, öğrencilerden bir beklenti içine girmemiz çok doğru değildi ve bunu eğitim bilimleri heyetiyle de konuştuğumuzda, şu an için çocukların sadece psikolojik uyumlarının mühim olduğu ve akademik boyutunun ikinci planda olması gerektiği hususunda ortak bir görüş belirttiler.
 
EBA DÜNYADA BİR NUMARA
 
Online ders kapasiteniz nasıl?
18 milyon civarında öğrencimiz var, bunun yaklaşık 1,5 milyonunun internet erişimi ile ilgili sorununun olduğunu da biz biliyorduk. Herkesten önce de bunu şeffaf bir şekilde açıkladık. Aynı dönemde Fransa'da, Kaliforniya'da, Kanada'da, Portekiz'de ve dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde ortalama yüzde 10 civarında öğrencinin erişimde sorun yaşadıklarını belirttiler. Bizdeki de yüzde 10'un altında. Biz, TRT ve Türksat iş birliğiyle 10 gün gibi tarihe geçecek rekor bir sürede ilkokul, ortaokul ve lise için tam zamanlı yayın yapan üç ayrı televizyon kanalı kurduk. Özellikle sürecin başında birkaç ülke dışında ülkeler hiçbir şekilde hadi televizyon kuralım, işte milyonlarca canlı ders yapalım gibi kitlesel politikalara gitmeden okulları kapattılar. Kanada kapattı, Avustralya kapattı, Fransa kapattı, İngiltere kapattı, İtalya kapattı. Biz okullarımızı kapatma kararını açıklarken açacağımız televizyon kanallarımızla eğitime devam edeceğimizi de beyan ettik. Dünya ülkelerinde atılan adımlar yerel düzeyde birbirinden farklılık gösterebiliyor. Tüm ülke sathında uygulama yapan örnekler oldukça az. Türkiye bunların tek bir dijital mecradan milyonlarca canlı ders, eş zamanlı üç kanalın 24 saat yayın yapması bizi dünyadan başka bir yere koyuyor. Bizim dünyada birinci olmamız açısından bir önemi var meselenin. Yani uluslararası göstergelerde de en çok canlı ders yapabilen, öğretmenin ve öğrencinin en çok katılım gösterdiği ülke olarak görünüyoruz şu anda. Mesela Kanada'da ya da İngiltere'de ya da birçok ülkede öğrencinin ailesine e-mail gönderip önümüzdeki ayların konuları bunlardır diyerek sadece ödevlerle yönlendirme yaptılar. EBA'nın Google tarafından ortaya koyulan ya da başka uluslararası kurumlar tarafından ortaya konulan dünyadaki tüm eğitim siteleri içerisinde en çok tıklanan, en çok girilen siteler listesinde zirvedeyiz. Web sitelerini bu manada kategorize ederek, reyting ölçümü yapan bağımsız uluslararası platformlar var. Ayrıca 2020 yılında dünya Google'da en çok "coronavirus" kelimesini ararken, Türkiye'de en çok aranan birinci kelime EBA oldu. EBA hala dünyada birinci.
 
ÇOCUKLARA 500 BİN TABLET 25 GB İNTERNET
 
Bir tablet sorunu var Sayın Bakanım, online eğitim zaruri kıldı ve çocuklarımızın bir kısmı da sahip değil. Tablet dağıtımı projesi nasıl gidiyor?
Bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde 500 bin tabletin çocuklarımıza ulaştırılması noktasında bir tedbir aldık ve ocak sonunda da bu tamamlanıyor. Beşinci fazda 45 bin civarında yeni dağıtım yapıldı. Dağıtım yapılan tabletlerle çocuklarımıza 25 GB'lık internet paketi de verdik. Çocuklarımızın cihaz ve internet ihtiyaçlarını böylelikle tamamlamaya çalışıyoruz. Ayrıca 150 bin civarında sivil toplum kuruluşunun, belediyelerin, bazı STK'ların katkıları oldu, daha da devam ediyor. Mesela Gaziantep'teki yerel yönetimler, özel sektör, hayırseverler 60 bin tablet bağışladılar, onu da dağıtıyoruz. Türkiye Odalar Borsalar Birliği 30 bin tablet verdi. Kocaeli Belediyesi 8 bin tablet dağıttı. Bunun gibi 3000, 5000, 2000, 1500, böyle çok sayıda katkı var, hala da geliyor. Ve bu Ocak sonunda bizim tedarik ettiğimiz 500 bin tablet dağıtılmış olacak, ancak bu orada durmayacak, devamı gelecek diye planlıyoruz. Bu arada bizim başka ülkelerden farklı olarak yaptığımız; 14 bin EBA Destek Merkezimiz var. Okullarda, gençlik merkezlerinde, kütüphanelerde oluşturulan 8-10 bilgisayarlık alanlar. Çocuk evine en yakın okul ya da merkez neresiyse illa kendi okuluna gitmesi de gerekmiyor, oradaki destek noktasından ücretsiz olarak hizmet alabilir. Ayrıca EBA Mobil Destek Ekiplerimiz de köy köy dolaşıp erişim sorunu yaşayan çocuklarımıza yerinde, köyünde hizmet taşıyor. Hatta Japonya'da faaliyet gösteren dünyanın en büyük medya kuruluşlarından Yomiuri Shimbun buraya geldi, bizim bu faaliyetlerimizi birkaç gün izlediler, köylere gittiler. Örnek model olarak bunu yayınladılar. Bu çok dikkat çekti, yani nasıl böyle 14 bin merkez kuruldu, uzaktan eğitim sürecinde mobil araç filosunun da desteğiyle ulaşılamayan hiçbir yer bırakılmaması için gerçekleştirilen bu büyük organizasyon yapısına dikkat çektiler.
 
Şu anda bir öğrencinin ihtiyaç duyacağı tüm derslere ve soru çözümlerine dair yeterli miktarda online ders stoğunuz var yani...
Kesinlikle! Bir öğrencinin sınavda karşılaşacağı her şey televizyondaki derslerde var ve hafta sonları cumartesi-pazar LGS ve YKS için soru çözümleri ve hafta sonu ders özeti etkinlikleri var ve çocuklar farklı öğretmenlerden ders alabiliyorlar. Yani, televizyondaki öğretmeni, canlı ders yapan öğretmeni, hafta sonu ders yapan öğretmeni derken farklı açılardan zengin bin içerik sunumu söz konusu... Türkiye'nin en çok talep gören öğretmenlerinden rica ettik. Dedik ki; bütün derslerin video kütüphanesini açıyoruz, bize gönüllü olarak katkı verdiler. Bütün derslerin video kütüphanesini yaptık. Öğrenci ben başka öğretmenden izlemek istiyorum derse ondan da izleyebilir. Kendi öğretmenim derse ondan da. Yok televizyondaki öğretmen derse ondan da, aynı dersi izleyebilir. Şimdi bu imkânlar gerçekten çok yüksek imkânlar ve bunlar bizde var. Çocuklarımıza sürekli soru destek paketleri gönderiyoruz, yeni nesil sorular, örnekler böyle olacak, sürprizle karşılaşmayın diyerek. Öğretmenlerimiz soru hazırlamak için uğraşmıyorlar, onlar da bu sorulardan faydalanıyorlar.
 
Peki mezralardaki, ücra köylerdeki çocuklarımız... Sonuçta her çocuğun elinde tablet olsa bile internet erişiminin olmadığı yerler var.
Kimi köylerdeki, mezralardaki çocuklarımıza valilikler, millî eğitim müdürlükleri, kaymakamlıklar bizim dijital olarak yayınladığımız soruları basılı olarak ulaştırıyorlar. Dolayısıyla o çocuklarımızın evine bire bir hizmet gidiyor. Tabi bu arada birleştirilmiş sınıflarda köy okullarında okuyan çocuklarının her birine on yedişer kitap verdik, her bir çocuğa 17 kitap... İçinde soruların da olduğu, ders anlatımları, bütün etkinlikler, alıştırmalar, çalışma kağıtları, hayat bilgisi, İngilizce, Türkçe, matematik, sosyal bilgiler, fen bilimleri... her çocuğumuza ulaştırdığımız 17 basılı kitabın yanında 5 milyon adet "Arkadaş" adlı kitabı bastırdık; matematik, Türkçe, sosyal bilgiler, fen bilimleri gibi derslerin hikâye üzerinden anlatıldığı bir kitap bu. Yani bir çocuğun hayatı anlatılırken o arada matematik, fen konuları işlenmiş oluyor. O kitaplardan basılı olarak verdik. Hayatın İçindeki Müfredat diye bir kitapçık çıkardık velilere. Sizin evde, mutfakta yaptığınız şey zaten müfredat diye örneklerini yazdık, onu 5 milyon adet bastık, basılı olarak verdik.
 
SERTİFİKA VE DİPLOMA VEREN BÜYÜK BİR DİJİTAL PLATFORM KURUYORUZ
 
Başka yeni projeleriniz var mı?
Dünya Bankası'ndan 160 milyon dolarlık bir proje aldık. Burada da çok büyük bir eğitim platformu kuruyoruz, dijital medya platformları gibi çok geniş bir eğitim platformu olacak.
 
Bu platform Türkiye'nin bütün eğitim ihtiyacını hangi yaşta olursa olsun, hayat boyu öğrenme olsun, açık öğretim olsun, okul çağı çocukları olsun, veliler olsun, meslek edinecekler olsun. Türkiye'nin beceri açığını giderebilecek her türlü eğitimin, ulusal ve uluslararası akreditasyonunun olduğu, sertifikasyonunun olduğu bir dijital platform ve isteyen herkes eğitimini buradan alabilecek. Bunların hepsi akredite olarak verilecek.
 
İçerikler nasıl üretilecek? MEB kendisi mi üretecek yoksa....
Hangi içerik olduğuna bağlı. Diyelim ki ilkokula yönelik içerikse biz öğretiyoruz zaten, üreteceğiz. Ama mesleklerle ilgili bir içerikse o zaman sektörlerle iş birliği içinde üreteceğiz. 53 sektörle bu konuda iş birliğine girdik. Ve bizim okullarımızdaki, meslek liselerimizdeki makine teçhizat ve altyapı, sektörün dijitalleşen, otomasyona ve robotiğe yönelen alt yapısından biraz geri kaldı. Ama bunları sektörle ortak kullanmaya başladık, yani sektörün makine teçhizatını, altyapısını ve onlarla öğretmenlerimizin eğitimini yaptık, beceri eğitimini, yani öğretmenlerimiz yenilendi. Fabrikada ne varsa güncel olarak okulda da onun olması için. Bu platformun halk eğitimi, öğrencilerin okullarına destek, sınavlara hazırlık, velilerin veli eğitimi gibi konularda işlevi olacak. Eğitim adına ne varsa ulusal ve uluslararası akreditasyonla dünyanın her yerinde geçerli olacak bilişim sertifikalarını alabilecekler. Dünyada ve Avrupa Birliği'nde geçerli olacak sertifikaları alabilecekler ve birikmiş sertifikalarla orta vadede diplomalara doğru giden bir yolun başlangıcı olacak.
 
YENİ NESİL SORULAR KALİTEYİ ARTIRIYOR
 
Türkiye'de eğitim öğretimin kalitesi uluslararası ölçümlerdeki puanlama üzerinden her yıl tartışma konusu olur. Bu sene ilk kez TIMSS'de Türkiye sıçrama kaydetti. Bu nasıl oldu?
Şimdi öncelikle bu tür çalışmaların OECD üzerinden daha çok yapılıyor olması, aslında ekonomi-eğitim ilişkisini vurgulamakla ilgili. Bizim amacımız ise sadece sanayi toplumundaki üretim hızlansın diye kitleselleştirilmiş eğitimde işçilerin becerilerini hedefleyen bir yol değil. Biz eğitimi insanın kemalatıyla ilgili bir süreç olarak görüyoruz. Dolayısıyla eğitim meselesinin tamamen sermayenin üretimini destekleme aracına dönüştürülmesi bizi rahatsız ediyor. Ama diğer taraftan da bu tür sınavları ya da araştırmaları küçümsemiyoruz, önemli buluyoruz. Oradaki sonuçlardan alınması gereken dersler var, yani bunu yok saymak da doğru değil. Bu çerçevede de gerek PISA'da gerek TIMSS'te ortaya çıkan sonuçları ilan ettik zaten. Türkiye ilk kez bu sınavlarda sosyoekonomik katmanların tümünde aynı ilerlemeyi kaydetti, yani sadece üst gelir grubunda ilerleme kaydetmedi. Ve Türkiye'nin en üst düzeydeki çocuklarının sayısı manidar bir şekilde arttı ve PISA'da en çok yükselme gösteren üç ülkeden birisi olduk. Ve buradaki zıplama şunu çok net gösteriyor: Biz işi takip ettiğimizde; öğrencileri yeni nesil sorularla tanıştırdığımızda işin rengi değişebiliyor. Tablette sınav yapılıyor mesela, çocuk hayatında hiç tabletle sınav olmamış. Tabletin neresine basacağını mı düşünsün, soruyu mu düşünsün? Bunlarla ilgili temrinler yaptık, yeni nesil soru örnekleri konusunda öğretmen hizmet içi eğitimleri yaptık. Bütün bunları da ilgili araştırmayı sınav yapan kuruluşların bilgisi dahilinde yaptık. Yani ülkeler kendi öğretmenlerini ve öğrencilerini bu sınavlara ilişkin destekleme programlarına alıyorlar. Mesela Finlandiya okul bittikten sonra öğrencilerine PISA etüdü yapıyor. Fransa öğretmenlerine Finlandiya'ya götürüp hizmet içi eğitim aldırıyor.
 
Biz de yapınca hemen yükseldik ve daha da yükseleceğiz. Bu hazırlıklar ve çocuklarımızın farklı sorulara alışması yani muhakeme soruları, akıl yürütme soruları ve böyle ezbere sorular değil de, sadece bilgiyi hatırlama değil de, o bilgiyi yorumlama becerisi gerektiren sorularla tanıştırıyoruz. Mesela Türkiye dördüncü sınıf matematik alanında 2015 yılında 483 olan ortalama puanını 523'e yükseltti, 40 puan yükseltti. Matematikte de 58 ülke arasında daha önce 36'ncı sıradaydı 23'ncü sıraya yükseldi 36'dan 23'e yükseldi. Mesela fen uygulanasında 35'nci sıradaydı 2015'te, 35'inci sıradan 19'uncu sırıya yükseldi fen sınavında. Şimdi bunlar ciddi yükselişler ve sekizinci sınıflara baktığımızda 2015 yılında 458 ortalama puanımız vardı, 496'ya çıkardık ortalama puanımızı ve 24'üncü sıradan 20'nci sıraya çıktık 8'inci sınıf matematikte. 8'inci sınıf fende de 21'inci sıradan 15'inci sıraya çıktık bunlar çok ciddi yükselişler. Geçmiş yıllara baktığımızda ciddi ilerlemeler var. PISA'da da benzer bir sonuç var. Burada birikimliliği de dikkate almak lazım. Önceki Bakanlarımız Nabi Avcı Bey döneminde, İsmet Yılmaz Bey döneminde yapılan çalışmalar EBA'da nasıl etkili olduysa bu değerlendirmelerde de etkili oldu.
 
Öğretmenlere rol model olarak da algılanıyorsunuz. Örnek olmak konusunda özel bir çabanız var mı?
On binlerce öğretmenle beraber çalıştıktan sonra on birlerce saati sınıflarda geçirdikten sonra, on binlerce veliyle karşılaşıp sohbet ettikten sonra bizim bu yoldaki yolculuğumuzun elbette bir örnekliği, numuneliği anlamında olabilir. Aksi taktirde biliyor ama yapmıyor oluruz. Bir öğretmenin benimle çok rahat görüşmesi, "Ziya Öğretmen" diye hitap etmesinin nedeni budur. O çünkü o samimiyeti almazsa veremez. Bunu alması gerekiyor ki meslektaşıyla da aynı ilişki modelini yaşayabilsin ya da çocuklarla ilişkisinin bir emanet ilişkisi olduğunu fark etsin.
 
Öğretmenlerle rutin görüşmeleriniz var. Kaç öğretmenle görüştünüz?
500 bini geçti. İstikametin önemli olduğu, yoldaki birtakım gürültülerin, bağırtıların önemli olmadığı ve istikamet üzere olan herkesin hanemizde kayıtlı olduğu vurgulanıyor bu süreçte. Ayırmadan, kayırmadan, dünya görüşü ne olursa olsun bayrağımıza hürmeti varsa İstiklal Marşı okuduğunda amin diyesi geliyorsa kendisini bu ülkenin, bu coğrafyanın evladı olarak hissediyorsa aynı hanede kayıtlıdır demektir. Bu şuuru ve istikameti koruyabilmek için ortak payda demeyi, ortak paydaya yönelik olmayı vazife bilirim. Bir taraftan mutabakat derken mutabakat arayışını görev bilirim. Eğer bir birey bu vatana düşmansa bu bayrağa, marşa saygısı yoksa o benim hanemde kayıtlı değil, baştan reddediyorum zaten. Çünkü burası bu topraklarda doğmuş olmanın bilinciyle hareket etmemizi gerektiren bir yer, burası bir vatan, burası bir bayrağın temsil noktası. O yüzden de buraya uygun davranmasını beklerim bireylerin. Yok ben hürmet etmiyorum derse o zaman ben de sana hürmet etmiyorum, dışladığım çizgi burası.
 
EBA'NIN KARNESİ PEKİYİ
Günde 3 milyon ders yapılıyor, yani 3 milyon sınıf açılıyor. Bunu orta vadede 5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz. 3 milyon canlı derse kimler nasıl katılıyor, ne kadar süre kalıyor, kaç kişi katılıyor, hangi öğrenci, hangi öğretmen; bütün bunlarla ilgili çok ayrıntılı istatistikler de var elimizde.
 
23 MART 2020-15 OCAK 2021
EBA tıklanma sayısı:
16 milyar 348 milyon 941 bin 278
EBA TV ilkokul, ortaokul ve lise kanallarında:
10 bin 845 saat yayın yapıldı.
7695 ders ve 936 ders dışı etkinlik videosu hazırlandı.
EBA mobil uygulaması Android cihazlar için 27.1 milyon, iOS cihazlar için 2.9 milyon indirilme sayısına ulaştı.
 
CANLI DERSLER:
Okul öncesi: 268 BİN 141
İlkokul: 60 MİLYON 998 BİN 942
Ortaokul: 52 MİLYON 690 BİN 304
Lise: 40 MİLYON 577 BİN 625
Toplam: 154 MİLYON 535 BİN 12

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.